Siyasi Partiler

  • Siyasi partilerin tepkisi


İktidar


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 1 Haziran 2013 tarihinde yaptığı açıklamada olayların ideolojik olduğunu belirtti. Güvenlik güçlerinin müdahalelerinde yanlışlık olduğunu kabul ettiğini söyledi ve ekledi: "Güvenlik güçlerimizin biber gazı kullanımındaki yanlışlığı inceleniyor. Burada yanlış var. Ama yeri geldiğinde onun da kullanılması gerekir, onu da göreceğiz." Konuşmasının devamında buraya AVM yapılması için bir karar almadıklarını da belirtti ve ekledi: "Topçu Kışlası ise kusura bakmasın. Onu yapacağız."

İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı Kadir Topbaş yanlış anlaşıldıklarını ve Gezi Parkı’nın yıkmak gibi bir amaçları olmadığını basın açıklamasında belirtti ve "Polisin çekilmesi çok doğru bir hareket. Belki geç kaldı, daha önce çekilmesi gerekirdi." yorumunu yaptı. Kadir Topbaş daha sonra yaptığı başka bir açıklamada sökülen 5 ağacı geri getirip, Taksim bölgesindeki ağaç sayısını 600’e çıkaracaklarını belirtti.

AKP milletvekili Şamil Tayyar "Ayık kafayla seçim sandığını bulamayanlar. Sarhoş kafayla sokaklarda eylem yapıyorlar." yorumunda bulundu.

AKP’nin kurucu üyelerinden Fatma Bostan Ünsal polisin mahkeme kararına rağmen parktan çekilmemesini anlayamadığını belirten bir açıklama yaptı ve "Milletin üzerindeki ölü toprağı kalkmış gözüküyor, umalım ki bu tüm Türkiye için hayırlara yol açsın." yorumunu ekledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Fas ziyareti öncesi gazetecilere yaptığı açıklamalarda gezi parkı protestolarının arkasında CHP 'nin olduğunu söylemiştir. "Gezi Parkı olayındaki ağaç meselesi bu işin fitiline ateşleme olayıdır. Daha sonraki gelişmeler CHP'nin bu işin içinde aktif şekilde rol alması şeklinde. Burada böyle adımın atılması organize adımdır. Aklı selim sahibi milletimin bu oyuna gelmemesi gerekir. Bu olan oyunların arkasında CHP zihniyeti var. Bu olayların içinde CHP'nin rolü vardır. Bu iç ve dış bağlantısı olan aşırı uçların organizasyonu." demiştir.

Eski Turizm ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günay ise yapılması düşünülen kışlanın, sadece 100 yıldan biraz fazla bir süre ayakta kaldığı sonrasında ise yıkıldığını, büyük bir tarihi vasfının olmadığını buna karşın Taksim civarındaki son yeşillik alanın tahribinin İstanbul için onarılmaz yara açacağını söylemiştir.

Hüseyin Çelik ise eylemcileri "kelle isteyen yeniçerilere" benzetmiştir ve taleplerini kabul etmeyeceklerini, çapulcu lafını ingiliz başbakanının bir gösteride göstericilere de söylediğini iddia etmiştir.


Milli İradeye Saygı Mitingleri


2013 Taksim Gezi Parkı protestolarının ardından sırasıyla Sincan, Ankara, Kazlıçeşme, Zeytinburnu, Kayseri, Samsun ve Erzurum'da AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan tarafından düzenlenen mitinglerdir. "Milli İradeye Saygı" adıyla, "Haydi Büyük Oyunu Bozmaya" sloganıyla gerçekleştirilen mitinglerde 61. Türkiye Hükûmeti'ne eleştirilerin olduğu Gezi Parkı protestoları[265] eleştirilmiştir. Kazlıçeşme Meydanı'nda gerçekleştirilen İstanbul mitingine 1 milyon 300 bin kişi katılmıştır.


AK Parti İstanbul İl Başkanlığı Kazlıçeşme'de "Milli İradeye Saygı" mitingi düzenledi.


Muhalefet


Meclis içi muhalefet


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 29 Mayıs 2013 tarihinde gezi parkı protestolarını desteklediğini söylemiş ve Taksim'de eylem yapan grupları ziyaret etmiştir. Halk TV Gezi Parkı protestolarını izleyicilere "Türk Baharı" olarak yansıtmıştır.

CHP genel başkan yardımcısı Faruk Loğoğlu gezi parkı eylemlerine tam destek verdiklerini açıklamış ve bunun demokratik bir halk eylemi olduğunu söylemiştir.

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce ise, gezi parkı protestolarına ilişkin, "Bu, milletin demokrasi, özgürlük talebidir." demiştir.

CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan gezi eylemlerine Ankara'dan katılarak destek vermiştir.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, direnişin ilk günlerinde ön plana çıkan BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'i kastederek 5 Haziran'da yaptığı açıklamada "İmralı'nın postacısının liderliğini yaptığı Gezi Parkı eylemine destek vermiyorum" demiş ve meydanlarda ülkücü olmadığını, olmayacağını ve eyleme destek vermek isteyenlerin ancak MHP'den istifa ederek destek olabileceklerini belirtmişti.

Protestoların yayılmasının ve giderek hükumet karşıtı bir eyleme dönüşmesinin ardından diğer muhalefet partileri gibi MHP de eylemcilerin yanında bir tavır alıp hükumete yüklendi. Bahçeli sadece bir hafta sonra, 12 Haziran'da partisinin grup toplantısında yaptığı bir konuşmada "Gezi Parkı bir çığlıktır. Haykırışın sembolleştiği yerdir." dedi.

MHP'nin tavrındaki bu değişikliği, ilk günden beri Gezi protestolarına katılan ve tek destek veren MHP İl Başkan Yardımcısı Hasan Hüseyin Sünbül bir röportajında şu sözlerle açıkladı:

"80 öncesinde çok acı bir tecrübemiz var. Devlet Bey’in de dediği gibi, “Bulanık kuyudan su içmeyiz” söylemi bu manada doğru bir tespittir. Milliyetçi taban ilk günlerde bu nedenden dolayı biraz temkinli yaklaşmış olsa da sonrasında bu çığlığın haklı bir çığlık olduğunu, bu başkaldırının haklı bir başkaldırı olduğunu onlar da ifade etmiş ve destek olmuşlardır. Bize gelen mail’lerde Twitter ve Facebook hesaplarımız üzerinde yapılan yorumlarda biz bunu okuyoruz. Zaten partiye gönül vermiş unvanı olsun olmasın MHP’liler Gezi’yi boş bırakmıyor."

Bu sırada MHP içindeki diğer siyasetçilerden de destek mesajları gelmeye devam etti. MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural "Bu ülkenin askerini, polisini öldürenler karşısında gözlerini bağlayan hükûmet, bugün Gezi Parkı'nda 'ağaçlara dokunmayın' diyenlere biber gazı sıkıyor, çadırları yakıyor. Böyle bir zorbalık olur mu?" açıklamasını yaparken Fethiye Belediye Başkanı Behçet Saatçi Fethiye Belediyesi Meclis Salonu'nda yaptığı konuşmada "Emniyet güçlerimizin orantısız güç kullanması bu olayları tetikledi. Bu eylemleri ezilen, dışlanan, başkalaştırılmaya çalışılan halkımızın bir tepkisi olarak görüyor ve sonuna kadar destekliyorum" sözlerine yer verdi.

Yine de Bahçeli, protestolar boyunca şiddeti körüklemek yerine bol bol sağduyu çağrısında bulundu. Eylemcilerin sokaklarda gösteri yapmalarının doğru bir protesto yöntemi olmadığını ve tepkilerini sandıkta göstermeleri gerektiğini savunan Bahçeli gençlere şöyle seslendi: "Gazla taşla oyalanma. Gençlik iradesini demokrasi içerisinde sandığa götür ve bu AKP'ye vur gitsin. AKP'nin ampulünü söndür. Sen buna layıksın. Çapulcu diye adını koydurma. Makul ol, dürüst ol, dik dur ve vatanına milletine sahip ol. Bunun için Ülkücü gençlik Taksim'de Kızılay'da yoktur, olmayacaktır. Annenizi babanızı üzmeyin. Yeniden bir mağduriyet ve mahkumiyet yaşamayın. Hayatınızı tehlikeye atmayın. Ülkücülerle, milliyetçilerle kucaklaşın. Sokaklarda değil, hür meydanlarda olun."

Protestoların partinin seçmeninde bulduğu yanıt da bundan pek de farklı değildi. Xsights Araştırma ve Danışmanlık Şirketi'nin yaptığı araştırmaya göre, MHP tabanının yüzde %89'u gezi parkı eylemlerine destek oldu.

BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Taksim Gezi Parkı’ndaki düzenlemelere karşı girişilen protesto gösterilerinin hükûmete karşı bir "darbe girişimi" olarak yorumlamıştır ve geziyle aramıza mesafe koyduk demiştir.

BDP İstanbul milletvekili Sırrı Süreyya Önder gösterilere ilk gününden itibaren aktif destek vermiş ve bir duvarın yıkımını engellerken yaralanmıştır.

Abdullah Öcalan'ı 7 Haziran'da ziyaret eden BDP Milletvekileri Öcalan'ın şu mesajını kamuoyu ile paylaşmışlardır: "Direnişi anlamlı buluyor ve selamlıyorum. Elbette ki bu duruş yeni bir siyasal kırılma yaratmıştır. Ancak hiç kimse ulusalcı, milliyetçi, darbeci çevrelere de kendini kullandırmamalı. Bu hareketin onların denetimine girmesine T.C vatandaşı demokrat, devrimci, yurtsever ve ilerici çevreler izin vermemelidir."


Meclis dışı muhalefet


Gezi Parkına çok yakın olan Atatürk Kültür Merkezi'ne 2011 Genel Seçimlerindeki sloganı olan Boyun Eğme pankartını asarak, eylemlerin sembol sloganlarından birisini belirlemiş olan Türkiye Komünist Partisi eylemlere dair yaptığı açıklamada halkı parti saflarına örgütlenmeye çağırmıştır.

HEPAR Genel Başkanı Osman Pamukoğlu, olaylar ile ilgili; "Biz her şeye rağmen AKP’nin meclis grubu içinde sağduyu sahibi, geniş görüşlü, devlet deneyimine sahip, millet olgusuna ve gerçeğine yürekten inanan kimseler olduğuna inanıyoruz. Şimdi görev onlara düşüyor, bu işe el koymalılar. Gidişatın yönünü ve bu işlerin sonunu öğretmeliler Tayyip Erdoğan denilen bu klinik vak’aya!" demiştir.

İşçi Partisi ve TGB (Türkiye Gençlik Birliği) eylemlerde aktif olarak yer almıştır.

Liberal Demokrat Parti genel başkanı Cem Toker olaylara dair yaptığı açıklama sırasında "Bu yeni nesil aklı başında eğitimli gençlerin; özgürlüğünü isteyen, hakkını hukukunu bilen gençlerin: "artık bana karışma, hayatımı yönetmeye kalkma, bana yaşam tarzı dikta etme" demeleri, başbakanın üslubuna ve içeriğine karşı çıkmaları; "biz bu başbakana ülkeyi yönetsin, özel yaşamımızı yönetmesin diye maaş veriyoruz; kendi işine baksın, bizim yatak odamıza, mutfağımıza, oturma odamıza bu kadar müdahale etmesin" gerekçesiyle güzel bir tepki başlattılar. Ben de bunu yüzde yüz arkasındayım, gurur duydum." diyerek gezi protestolarını desteklemiştir.

Cem Toker olayların başında gezi parkında ağaçların yıkımına resmi Twitter hesabından "Gezi Parkı, Taksim Meydanı, Beşiktaş İskelesi...40 yıllık Liberalim böyle talan görmedim..." diyerek tepki göstermiştir.

LDP Taksim protestoları sırasında Kazlıçeşme'de AKP tarafından düzenlenen ve devlet otobüslerinin görev aldığı 16 Haziran Mitingi hakkında İETT'den detaylı bilgi istemiştir.

Liberal Demokrat Parti ve Kadın Partisi Girişimi yönetimleri bir araya gelerek Taksim protestoları sırasında yaşanan olaylar ve gelinen nokta üzerine ortak talepler içeren bir açıklama üzerinde uzlaşarak bir metin yayınlamıştır.

Protestolar sırasında kutlanan LGBT Onur Haftasına dair Cem Toker destek içeren bir açıklama yapmıştır.

Özgürlük ve Dayanışma Partisi Eş Genel Başkanı Alper Taş, Gezi Parkı eylemlerini “Büyük bir toplumsal hareket, devrim değil, kendiliğinden bir isyan” olarak nitelendirdi.

Taş, “Büyük bir toplumsal hareketle karşı karşıyayız, hepimizi bütün örgütlü sol siyasi güçleri aşan bir hareket. Toplumsal hareketlerin ruhu da budur. Sol hareketler bu isyanın sahibi değil, bir parçası. Ancak bu isyanın ortaya çıkışında, solun AKP rejiminin politikalarına karşı kesintisiz mücadelesinin de önemli bir katkısı var. Sosyalist, devrimci, sol güçlerin örgütlemediği, fakat onların yürüttüğü kesintisiz mücadelesinin sonucu olarak ortaya çıkan bir isyan” şeklinde halk hareketi olduğunu belirterek destek verdi.

Özgürlük ve Dayanışma Partisi, Gezi Parkı direnişine destek amacıyla Mecidiyeköy’den Taksim Meydanı’na yürüdü. Mecidiyeköy Meydanı’nda toplanan ÖDP’liler “Eşitlik ve özgürlük temelinde Türkiye’yi yeniden kuralım” pankartı eşliğinde yürüdü. ÖDP’liler yürüyüş boyunca sık sık “söz yetki karar halka”, “gün gelecek devran dönecek, AKP halka hesap verecek”, “Tayyip istifa”, “Her yer direniş her yer Taksim” sloganları attı. Yürüyüş sırasında gençler tarafından yol üzerine sprey boyalarla “Tek yol devrim” yazılamaları yapıldı.

Saadet Partisi yayınladığı 15 maddelik deklarasyonla gezi parkı olaylarında "İktidarın; “güç bende istediğimi yaparım” demesi ne kadar yanlışsa, Marjinal grupların ortalığı savaş alanına dönüştürmesi de o kadar yanlıştır." şeklinde bir görüşü benimseyerek alandaki protestolara katılmayacağını beyan etmiştir. Ayrıca Anadolu Gençlik Derneği de benzer açıklamalarda bulunmuştur.

Yaşananları Mayıs - Haziran Genel Halk Direnişi olarak değerlendiren TKP 1920 direnişe daha iyi eğitimli beyaz yakalıların öncülük ettiğini bunun yanında kamu emekçilerinin, lise ve üniversite öğrencilerinin, küçük işletme sahiplerinin bu direnişin bileşenleri olduğunu belirtmiştir. Direnişin bu kadar büyük bir kitleselliğe ulaşmasında AKP'nin neoliberal vurgun politikalarına, savaş maceralarına, laikliğe ve çağdaş yaşam tarzına yönelik dayatmalara karşı çıkanların bir araya gelmesini görmektedir.

Direnişin genel sloganının "Hükûmet istifa!" olduğunu söyleyen TKP 1920 işçi sınıfının üretimden gelen gücünü kullanmayıp iş saatlerinden sonra politik yurttaş niteliği ve semt sakini kimliğiyle katılıyor olmasının direnişin başarıya ulaşamamasının sebeplerinden biri olarak değerlendirmiştir.


Kaynakça;

https://tr.wikipedia.org/wiki/Gezi_Park%C4%B1_protestolar%C4%B1

TKP

Uluğ, Ö. M., & Acar, Y. (2015). We are more than alliances between groups': A social psychological perspective on the Gezi Park protesters and negotiating levels of identity. In Everywhere Taksim: sowing the seeds for a new Turkey at Gezi. Amsterdam University Press.


TKP (Ankara and Istanbul): Participants from the TKP were in the

protests because ‘[their] problem is with the AKP as a whole – [they] are

looking for total liberation.’ From their perspective, the AKP is destroying

the values of the first Turkish Republic and creating a second one

based on ‘everything that is an affront to humanity, such as capitalism,

bigotry, backwardness. All come together under the AKP rule.’ Objecting

to urban renewal was one of the biggest reasons for participation.

In addition, participants from TKP stated that the people poured into

the streets of their own accord and that it was the duty of the TKP to

support and protect them. They cited this as an important reason for

their participation.

Participants from TKP said that they were in the protests both with their

personal identity and their political party identity. Their political party

identity was quite important for them and, unlike most participants,

they stated that they were always with other party members during the

protests. They felt close to Çarşı and the LGBTI movement, but they did

not feel close to İP, MHP, TGB and the Kurdish movement. (p. 131)

MHP (Ülkücüler)

Uluğ, Ö. M., & Acar, Y. (2015). We are more than alliances between groups': A social psychological perspective on the Gezi Park protesters and negotiating levels of identity. In Everywhere Taksim: sowing the seeds for a new Turkey at Gezi. Amsterdam University Press.


Ülkücüler9 (MHP and Ülkü Ocakları – Ankara and Istanbul): The Ülkücü

participants stated that they were in the protests to object to Recep

Tayyip Erdoğan, ‘the most ignorant prime minister thus far, who went

so far as to say the founders of the Republic are drunks.’ They said that

Erdoğan sees things as black or white and does not see anything as grey.

There were also more general objections to the leadership style of the

prime minister, such as ‘never taking a step back, always interfering in

all levels of government’ and ‘getting joy out of pouring salt in people’s

wounds.’ Another important reason for participation was related to

Ülkücü’s perception that there had been serious persecution against

them over the last ten years, especially in the public sector. Ülkücüler

also greatly objected to the participation of the AKP in the Oslo and

İmralı meetings.

The situation of the Ülkücüler in the protests was different from other

participants, because of the criticism coming from MHP leader Devlet

Bahçeli. At the beginning of the protests, the participants said they attended

with their Ülkücü identity. However, after Devlet Bahçeli stated

that those who wanted to attend the protests should resign from the

party, some Ülkücüler continued to participate in the protests individually,

rather than with a party or group identity. These participants

indicated that they did not feel close to any groups – especially to the

Kurdish movement – in the Gezi Park protests except for the Anticapitalist

Muslims and Revolutionary Muslims.

(p. 131)